HURAFELER

Başlığı biraz daha kapsamlı yazalım: Şifacılara, Okuyup Üfleyenlere, Enerji Dağıtanlara, Cinci Hocalara, Gelecekten Haber Verenlere İnanmak, Yatırlardan Duacı Olmak, Ölülerden Yardım İstemek, Şefaat Dilemek, Düşünce Gücüne İnanmak, İstemenin Gücüne İnanmak, Kuantum Düşünceye İnanmak, Reiki’ye İnanmak V.s, V.s, Vs…

Günlük hayatta çoğu kez kullandığımız “inanıyorum” kelimesi aslında zannetmektir.

Ve hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme!.. (İsra, 36)

“Hiç bilmediğin şeyin ardına düşme” demek, bilgiyle bilmeden peşinden gitme yoksa zannetmiş olursun demektir.

Bir örnek verelim; Birisi bize, susadığımız bir anda “şu dağın ardında bir dere var” dese bizde buna inansak ve su içmek için 2 kilometrelik dağı aşsak ama dağın arkasına ulaştığımızda dere olmadığını görsek. Bu durumda o kişinin bizi kandırdığını bizim de zannetmiş olduğumuzu anlarız. Bilmeden yani dereyi görmeden ya da bir haritaya bakmadan önce inanırız, ama dereyi görüpöğrendikten sonra zannetmiş olduğumuz ortaya çıkar. O sebeple bilgi olmadan inanılmaz.

Bilgi, insanın beş duyusu ile algıladıklarından ve aklını işleterek öğrendiklerinden ibarettir. İşte kişinin birşeye bilmeden (akıl işleterek, tabii ve sosyal bilgilerle bilmeden) inanması zannetmektir. Ve zanneden kişi kendi zannı ile kuşatılmıştır.

Oysa ki onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Onlar yalnızca zanna uyuyorlar. Zan ise “Hak”tan hiçbir şey kazandırmaz. (Necm, 28)

Ve eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Çünkü onlar sadece “zann”a uyuyorlar ve sadece saçmalıyorlar. (Enam, 116)

…De ki: “Yanınızda bize çıkarabileceğiniz bir bilgi mi var? Siz, sadecezanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz.” (Enam, 148)

Bu Allah’ın bilgice kuşatmasıdır.

…Rabbim bilgice her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ düşünmez misiniz? (Enam, 80)

…“Rabbimiz! Sen rahmet ve bilgice her şeyi kuşattın. Onun için tövbe eden ve senin yoluna uyan kimseleri bağışla ve onları cehennemin azabından koru! (Mümin, 7)

Her insan Allah’a ortak koşar. Allah’a ortak koşmamak insanın hayatı boyunca yürütmesi gereken bir faaliyettir. Kişi kendini ve yaptıklarını kontrol etmeli, yanlış gördüğünde düzeltmeli, yanlış olduğuna kanaat ettiği şeyin peşinden gitmemelidir. Ancak bu sayede kendimize çeki düzen verebilir, düzgün bir insan olabiliriz. Aşağıda yazılanlar bu gözle okunmalıdır.

Aşağıda yazılanları bilginin, insanın beş duyusu ile algıladıklarından ve aklını işleterek öğrendiklerinden ibaret olduğunu unutmadan okuyalım.

1. Şifacılara, Okuyup Üfleyenlere, Enerji Dağıtanlara, Cinci Hocalara İnanmak:

“Şu hoca okuyup üflüyor iyileşiyorsun” ya da şimdi çokça moda olduğu üzere “elinde enerji olan bir adam var sana dokunuyor sen de iyileşiyorsun” diye çokça duymuşuzdur. Bu kişilere gitmeden önce bir çok hikaye dinlenir; bu anlatılanlar kişide belli bir fikir oluşturur. Ve inanmış olarak bu kişilerin önüne gidilir. Kişi karşısındakinin kendisini iyileştireceğine inanmış ve böylece kendi zannı ile kuşatılmıştır. Bu kuşatma altında iyileştiği zannına kapılır. Bunu hocanın hikmetine bağlar ve böylece hocayı kendisine ilah edinmiş olur. Hoca da karşısındaki kişinin iyileştiğini görerek kendinden bilir ya da kendinin vesile olduğuna inanır. O da bu yolla kendini ilahlaştırır. Fatiha Suresi 5. Ayet çok nettir “Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz”. Kişi bu ayeti ihlal etmekle kuşatmaya takılmış, şifa arayan hocayı ilah edinmiş, hoca da kendisini ilahlaştırmıştır.

“Yalnızsana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz” ayeti hiçbir şey yapmadan oturmak ve sadece dua etmek demek değildir. Allah’tan yardım istemek yanında sorunu çözmek için çalışmak, çabalamak, uzmanına, hekimine, doktoruna gitmek bilimden yardım almak gereklidir.

2.Yatırlardan Duacı Olmak, Ölülerden Yardım İstemek, Şefaat Dilemek:

Bunlar da yukarıda anlatılanlardan farklı değildir. Tüm bunlarda da kişi zannı ile kuşatılmış durumda “Yalnızsana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz” (Fatiha, 5) ayetini ihlal etmiş Allah’a ortak koşmuştur.

3.Gelecekten Haber Verenlere İnanmak:

De ki: "Göklerde ve yerde, Allah'tan başka hiç kimse gaybı bilmez. Ne zaman dirileceklerini de bilmezler." (Neml, 65)

Geçmiş ve gelecek gayb’dır. Allah’tan başkası bilemez. “Şu falcı, şu medyum gelecekte ne olacağını söylüyor” ya da “Benimle iligli ne yaşadıysam bildi” şeklindeki cümleleri sıkça duyarız. Bu insanlar geçmişten ya da gelecekten bir takım haberler vermiş olabilirler. Ancak bu bilmek değildir. Geçmişi ve geleceği sadece Allah bilir. Kişi geleceği bilmek için fallar kapatmış, suya bakmış, bakla atmış ya da farklı herhangi bir şey yapmış olabilir. Geleceği bilmek için çaba harcamış, hiçbir zaman bilemeyeceği bir şeyin peşine düşmüştür. Harcadığı bu çaba neticesinde bileceğine inanmış/zannetmiş, zannı ile kuşatılmıştır. Kuşatma altında iken gelecekten belki bir iki haber vermekle kendinde bir takım yetenekler olduğunu vehmetmiş ya da Allah’ın sevgili kulu olduğunu düşünmüştür. Kuşatması altında olduğu zannı ile Allah’a ortak koşmuştur. Bunlara inananlar da aynı şekilde bilemeyecekleri bir şeyin peşine düşerek karşılarındaki kişiyi ilahlaştırmış Allah’a ortak koşmuştur.

4.Düşünce Gücüne, İstemenin Gücüne, Kuatum Düşünceye, Reiki’ye İnanmak:

Bunlar da şimdiki zamanın yeni inançlarıdır. Bu öğretilere inananlar bu hayatta arzu ettiklerinin olmasını istemektedir. Onun için de kestirmeden gitmeye karar vermiş saydıklarımıza inanmışlardır. Olumlu düşüneceksin, pozitif olacaksın istediğin olacak. Birkaç tane de örneğe inanıldı mı kişi kendi kuşatmasını tamamlamış olur. Burada kişi dua edip Allah’tan istemek yerine herşeyin gücünün kendisinde olduğuna inanarak kendisini ilahlaştırmaktır.

Burada saydıklarımız dışında bir çok kişinin inandığı daha değişik şeyler de olabilir. Hepsi için de aynı mantık geçerlidir. Birşeyi akıl işleterek, tabii ve sosyal bilgilerle bilmeden inanmak zannetmektir. Ve zanneden kişi kendi zannı ile kuşatılır. Bu ilkeden hareketle yanlışlarımızı temizleyip, düzeltebilir daha düzgün bir insan olmak yolunda ilerleyebiliriz. Allah yardımcımız olsun…