Benim Sitem

İMAN BİLGİ İSTER

 

Türkiye de dahil tüm dünya bir inanç sarmalı içinde bugün. Adı gerçekte din olmasa da din adı verilmiş bir inanç sarmalı. İnanç kelimesine, “öyle olduğunu düşündüğün”, “hissettiğin” ya da “sıcaklık duyduğun şey” anlamı yüklenmiş. “Ben öyle inanıyorum”… Bitti. İyi de Kur’an’daki iman kelimesi böyle bir şeyi tarif etmiyor ki… Kur’an bilgisiz iman olmaz, delilsiz iman olmaz diyor. İnandığın şeyin delili ne? Öyle düşünüyorum; bence öyle; hissediyorum ki öyle. Bu tam bir sarmal ve insanlar bu inanç sarmalı ile kuşatılmış durumda. Kur’an’da iman bilgiden ve delilden ayrı bir şey değildir. Bilgisiz ve delilsiz iman olmaz. Olursa o zann’dır.

İman, en kısa tanımı ile ikna olma, emin olma durumudur. Bu ikna olma, emin olma durumunu bir örnekle daha somut hale getirelim. Elimize bir çakmak aldığımızı varsayalım. Beş duyumuzla algıladığımız çakmağın rengi, yapıldığı madde, şekli bilgidir. Çakmağı yaktığımızda ateş çıkar ve “çakmağın içinde gaz var” deriz. Gazı görmeyiz beş duyumuzla algılamayız ama ateşe yani delile bakarak çakmağın içinde gaz olduğuna ikna oluruz bundan emin oluruz.Ateş delildir, gaz ise beş duyumuzla algılamamamıza rağmen aklen varolduğu sonucuna ulaştığımızdır. İşte bu ikna olma emin olma durumudur iman. Buradan yola çıkarak bilgi sahibi olmadan emin olunmayacağını söylemek doğrudur ancak bu her zaman doğru değildir. Çünkü her bilgi sahibi iman etmiş/emin olmuş değildir.

Günlük hayatta çoğu kez kullandığımız “inanıyorum” kelimesi aslında zannetmektir.

Ve hiç bilmediğin bir şeyin ardına düşme!.. (İsra, 36)

“Hiç bilmediğin şeyin ardına düşme demek”, bilgiyle bilmeden peşinden gitme yoksa zannetmiş olursun demektir.

Bir örnek verelim; Birisi bize, susadığımız bir anda “şu dağın ardında bir dere var” dese, bizde buna inansak ve su içmek için 2 kilometrelik dağı aşsak ama dağın arkasına ulaştığımızda dere olmadığını görsek. Bu durumda o kişinin bizi kandırdığını bizim de zannetmiş olduğumuzu anlarız. Bilmeden yani dereyi görmeden ya da bir haritaya bakmadan önce inanırız, ama dereyi görüp öğrendikten sonra zannetmiş olduğumuz ortaya çıkar. O sebeple bilgi olmadan emin olunmaz/iman olmaz.

Bilgi tabii bilgiler ve sosyal bilgilerden ibarettir. İman da sosyal bir bilgidir. Aydınlanma mücadelesinde aklın ve bilimin Kur’an ile eşitlendiği bir döneme giriyoruz. Zor, netameli ve uzun bir mücadele dönemi gerçekleşek. Aklın ve bilimin Kur’an ile eşitlendiği, bilginin en yüksek değer olarak kabul edildiği noktada millet olarak da kenetlenmiş olacağız… 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol