Benim Sitem

ADEME VERİLEN BİLGİ

Dilin karmaşık yapısı dilbilimcileri oldukça uğraştırmış, dilin ne şekilde ortaya çıktığı sorusu her zaman cevap arayan bir soru olmuştur. Dilin ortaya çıkışını anlatmaya bir örnekleme ile başlayalım:

Doğuştan sağır ve dilsiz birini düşünelim. Bu kişi bir sahil kenarına gitsin ve orada "büyük kabaran bir su", "üzerinde yüzlerce yaprağı bulunan odunsu bir bitki" ve "kanatlarıyla havada süzülen bir varlık" görsün. Sonra gördüklerine arkasını dönsün. Bu kişi gördüklerini zihninde canlandırabilir mi? Evet canlandırabilir. İşte bu görülenlerin insan zihninde canlanan imgesi, beş duyu ile algılananlar (rengi, şekli, yapısı, tadı vs.) "nesneye ilişkin bilgi"dir(Anlatım kolaylığı açısından zihinde canlanan imgeye bilgi diyoruz. Yoksa bilginin bizzat kendisi nesnel açıdan bilinemez). Şimdi bu kişi tekrar sahile yüzünü dönsün ve gördüklerine bir kez daha baksın. Bu görüntüleri onları görmeyenlere haber verebilmek için onlara isim vermek isteyecektir. Şimdi kişinin sağır ve dilsiz olduğunu unutalım ve gördüklerine isim vermesine olanak sağlayalım. Büyük kabaran suya "deniz" ismini versin, üzerinde yüzlerce yaprağı bulunan odunsu bitkiye "ağaç", kanatlarıyla havada süzülen varlığa da "kuş" desin.

Biz bugün içinde doğduğumuz toplumda dili anneden ve babadan başlayarak öğrendiğimiz için, dilin ilk ortaya çıkışını kavrayamıyor, kelimelerin bizzat kendilerinin anlamları olduğunu zannediyoruz. Oysa ki insan nesnelere isim vermeden önce nesneye ilişkin bilgiyi/anlamı bilmektedir. Sadece görmek dahi insanın tetkik ettiği kadarı ile bilgi sahibi olmasına olanak sağlar. Bu anlamda dilin doğuşunda insanda ilk ortaya çıkan kelimeler değil, nesneye ilişkin bilgidir/anlamdır. Dolayısıyla zihinde beliren bilgiye/anlama "deniz", "ağaç" ve "kuş" kelimeleri ile isim vermek yerine "menna", "kama" ve "setun" kelimeleri ile isim vermiş olsaydık, dilin gelişimi açısından değişen bir şey olmazdı. Aklımızda canlanan bilgiye şu ya da bu sesi yakıştırabilirdik. Bu da bize bilgi açısından aynı fakat sesleri/kelimeleri farklı dillerin nasıl ortaya çıktığını açıklamaktadır. Diller birbirinden farklı da olsa aklımızda oluşan bilgi/anlam evrenseldir. Nesnelerin beş duyu ile algılanan özellikleri (rengine, yapısına, tadına ilişkin bilgi) aynı zamanda kelimenin anlamıdır. Bu anlamın bir başkasına aktarımı ise kelimeye ilişkin bilgiye sahip olmayanlar açısından bilgi değil haberdir.

Yalnız sanırım ilk konulan kelimeler bir ya da iki heceden oluşmuştur. Ortak bir dilin oluşması ancak bir anlama verilen sesin/kelimenin birden fazla insan tarafından kabul edilmesi ile mümkün olacaktır.

Şimdi dilin doğuşuna Bakara 30-31 ayetleri ışığında bakalım:

Bir zamanlar Rabbin meleklere: "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı: "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler, seni hamd ile tespih ediyoruz; seni kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben, sizin bilmediklerinizi bilmekteyim." (Bakara, 30)

Bu ayetlerin anlatım tarzı bir fabıl (hayvanların, bitkilerin ya da cansız varlıkların konuşturulması) şeklindedir. Kur'an'da yer alan melek kavramının geleneksel dinde mevcut metafizik, günahsız, masum, kanatlı melek anlayışı ile bir ilgisi yoktur. Melek kelimesinin Kur'an'da iki çeşit kullanılışı vardır. Biri Allah'a itaat eden güçler, diğeri ise insana itaat eden varlıklar. İnsana secde eden/itaat eden varlıklar insanın bilgisi ile kuşattığı ve hakimiyetine aldıklarıdır. Bitkiler, hayvanlar, toprak ya da nesneler bu türdendir. Bu anlamda ayette yer alan Allah ile meleklerin konuşması anlamayı kolaylaştırmak için kullanılmış bir anlatım tarzıdır.

Allah meleklere/yeryüzünde insanın bilgisi ile kuşattığı bu sayede insana itaat eden nesnel varlığa "Ben, yeryüzünde bir halife atayacağım." demiştir. Melekler de "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın?" demişlerdir. Ayetlerden anaşıldığı üzere Adem ilk insan değildir; Adem'le birlikte yeryüzünde bilgiden uzak bozguncu insanlar yaşamaktadır.

Ve Âdem'e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları meleklere göstererek şöyle buyurdu: "Hadi, haber verin bana şunların isimlerini, eğer doğru sözlüler iseniz." (Bakara, 31)

Burada meleklerin/nesnel varlıkların isimlerinin Adem'e öğretildiği belirtilmektedir. Bu nokta dilin ortaya çıktığı noktadır. Adem ilk insan değil, bilgilendirilmiş ilk insandır. İlk sosyal bilgi olarak da nesnelere isim vermeyi öğrenmiştir ve insanın serüveni bu noktada dilin öğrenilmesi ile başlamıştır.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol