Benim Sitem

ALLAH'IN HELAK ETME SİSTEMİ

1400 YILLIK YALAN!

"ALLAH İNANMAYANLARI HELAK ETTİ"

 

A.Peygamber/Nebi/Haberci geldiğinde toplumu iki hususta uyarır:

1.Allah'a kulluk etmek.
2.Yeryüzünde fesad/bozgun çıkarmamak.

Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Şöyle dedi: "Ey toplumum, Allah'a kulluk edin. Âhiret gününe umut bağlayın. Bozgunculuk yaparak ülkenin huzurunu kaçırmayın."(Ankebut, 36)

Kur'an'da yer alan peygamber kıssalarının tümünde bu iki uyarı vardır. Allah'a kulluk etmek ve yeryüzünde fesad/bozgun çıkarmamak. Peygamber öncelikle geniş bir halk kitlesine hitap etmektedir. Böyle bir kitlede her çeşitten insan vardır. Bu sebeple peygamberin getireceği kanıt o denli açık ve net olmalıdır ki aklı başında herkes bu kanıtın doğruluğuna kanaat edebilsin.

Bu kısa girişten sonra şimdi konuyu açalım:

DİKKAT !!!!   "Dileyen iman etsin dileyen etmesin" (Kehf, 29) diyen Allah kendi ayetini/yasasını çiğneyerek yeryüzünde Kendisine inanmayanları helak eder mi?

ALLAH'I VE AYETLERİNİ İNKAR EDENLERİN AHİRETTE helak oluşları ileBEYYİNELERİ/HİKMETİ/ZULÜM VE FESADI ENGELLEYEN YASA VE İLKELERİ İNKAR EDENLERİN DÜNYADA helak oluşları karıştırılıyor.

Şimdi tüm helak oluşların bir özeti olan şu ayetlere bakalım:

Yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki kendilerinden öncekilerin sonları nice olmuş görsünler? Onlar, hem kuvvetçe hem de yeryüzündeki eserler bakımından bunlardan daha zorlu idiler. Ama Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Ve Allah'a karşı bir koruyanları da olmadı.
    
Sebep şuydu: Resulleri onlara BEYYİNELER getirirdi de onlar inkâr ederlerdi. Sonunda Allah hepsini yakaladı. O çok güçlüdür, azabı da şiddetlidir. (Mümin, 21-22)

Seni yalanlıyorlarsa, onlardan öncekiler de yalanlamıştı. Resulleri onlaraBEYYİNELER, sayfalar ve aydınlatıcı kitap getirmişlerdi.
    
Sonra ben, inkâr edenleri yakaladım. Ama nasıl oldu benim azabım?! (Fatır, 25-26)

Gerek Mümin 21-22 gerekse Fatır 25-26 bugüne kadar gelmiş tüm peygamberleri ve toplumlarını kapsamakta, tüm peygamber ve toplumlara yapılan uyarıların ortak özelliğini ve niteliğini ortaya koymaktadır. Buna göre peygamberler toplumlarına beyyinelerle gelmişlerdir.

Bakalım "Beyinne" ne imiş?

İsa, BEYYİNELERLE geldiğinde şöyle demişti: "BEN SİZE HİKMET GETİRDİM ve tartışıp durduğunuz şeylerin bir kısmını size açıklayayım diye geldim. O halde, Allah'tan korkun ve bana itaat edin!" (Zuhruf, 63)

Beyyine, hikmettir. Yani zulüm ve fesadı engelleyen yasa ve ilkelerdir.

Beyyine kelimesi dilimize de geçmiş olan "Beyan" kökünden gelir ve açıklamak demektir. Beyyine de ayettir ve ayet kavramı içinde yer alır. Ancak diğer ayetlerden şu özelliği ile ayrılır; ilk bakışta, tabir yerindeyse "Şıp" diye anlaşılacak kadar açık ve net ayetlerdir. Aklı başında herkes beyyineyi ilk gördüğünde bunun DOĞRULUĞUNA kanaat eder. Herkeste doğuştan bulunan iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden ayırma bilgisi/furkan bu DOĞRUYU kişinin hemen tespit etmesini sağlar. İşte toplumların helak olmasına sebep olan ayetler bu  ayetlerdir/bu beyyinelerdir.

Beyyine/hikmet/zulüm ve fesadı engelleyen yasa ve ilkelere Şura Suresi'nden bir kaç örnek verelim:

Ad Kavmi

"Her yüksek tepeye/yola şaşılacak bir bina kurarak/bir işaret dikerek mi eğleniyorsunuz!"
    
"Sanayi üreten yerler edinerek sonsuzlaşmak ümidine mi düşüyorsunuz?"
    
"Yakaladığınız vakit zorbaca yakalıyorsunuz?" (Şuara, 128-130)


Semud Kavmi

"Savurganlık edenlerin/haddi aşanların buyruğuna uymayın."
    
"Onlar yeryüzünde bozgun çıkarırlar, barış için çalışmazlar." (Şuara, 151-152)


Lut Kavmi

"Âlemlerin içinden erkeklere gidiyor da,
    
Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyor musunuz? Doğrusu siz haddi aşmış bir kavimsiniz." (Şuara, 165-166)


Eyke Kavmi

"Ölçüyü tam yapın; şunun-bunun hakkını çarpanlardan olmayın;
    
"Doğru-düzgün terazi ile tartın."
    
"Halkın eşyasını, değerlerini düşürerek almayın. Yeryüzünde, bozguncular olarak fesat çıkarmayın!" (Şuara, 181-183)
    

Yukarıda örneklerini verdiğimiz ayetler beyyinedir. Bunların DOĞRULUĞUNU aklı başında herkes hemen fark eder. Allah YERYÜZÜNDE insanları kendisine inanmadıkları için değil gerçeği inkar ettikleri gerçeğin üzerini örttükleri için helak eder. Helak oluşun sebebi Allah'ın varlığına inanmamak değil; beyyinelere riayet etmemek, bunları inkar etmektir. Beyyineler sosyal bilgibarındırdıklarından bilgiyi/gerçeği/hakkı inkar etmek söz konusudur. Burada, zaten Allah'a inanmayanlar sosyal bilgiye/gerçeğe/hakka inanmaz denilebilir. Doğrudur. Ama her zaman doğru değildir. Ayetler bilgi ihtiva ettiği için ve hikmet içerikli toplumsal yasalar oldukları için insanlar Allah'a inanmakGEREKÇESİ dışında başka GEREKÇELERLE DE bu beyyinelere uyabilirler. Misal insanlık için; dünyanın daha güzel bir yer olması için; gelecek kuşakları ve çocuklarını düşündükleri için v.s... Bu GEREKÇELERE sahip olanlar Allah'a inanmamalarına rağmen helak olmazlar. Onların işi ahirete kalmıştır. ALLAH'A İNANIP İNANMAMAYA/GEREKÇELERE ilişkin hesaplaşma ahiret işidir.

Şimdi yine Şuara Şuresine dönüp aynı ifadenin değişik kavimler için 5 kere tekrarlandığı durumuna bakalım:

 

Nuh Kavmi

Bunun üzerine biz, onu da beraberindekileri de o yüklü gemide kurtardık.
    
Sonra dışta kalanları boğduk.
    
Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi.(Şuara, 119-121)

Kimlerin çoğu müminlerden değildi?

121. ayetten önce "Onlar" zamirinin yönelebileceği iki özne var.

1.Kurtarılanlar
2.Boğulanlar

Eğer ki "Onlar" zamiri boğulanlara yöneliktir denirse; "Boğulanların çoğu müminler değildi" olur. O taktirde boğulanlar arasında müminler de vardı sonucu çıkar; ki bu saçma bir sonuç olur.

Eğer ki "Onlar" zamiri kurtulanlara yöneliktir denirse. "Kurtulanların çoğu müminler değildi" olur. Bu taktirde de mümin olmasa dahi insanların kurtulabileceği sonucu çıkar.

121. ayetteki "Onlar" zamirinin helak olanlara yönelmesi durumunda ortaya çıkan saçma sonuç sebebiyle "Onlar" zamiri kurtulanlara yöneliktir diyoruz. İnanmadıkları halde Nuh'un getirdiği beyyinelere uyanlar kurtulmuşlardır.


Ad Kavmi

Onu bu şekilde yalanladılar, biz de onları helâk ettik. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminlerden değildi. (Şuara, 139)

Bu ayette de "Onlar" zamirinin "Helak olanlara" yöneleceği düşünülerse yukardaki gibi müminlerin de helak olacağı sonucu ile karşılaşırız. Her helakta mutlaka kurtulanlar da olmuştur. O sebeple bu ayette de "Onlar" zamiri kurtulanlara yöneliktir. Ayet "Kurtulanların çoğu müminlerden değildi" demektedir. Bu da inanmadıkları halde beyyinlere/hikmete/zulüm ve fesadı engelleyen yasa ve ilkelere uyan insanların kurtulduğu anlamına gelir.

Nuh kavmini anlatan pasajda yer alan "Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu müminler değildi." ifadesi Ad kavmi kıssasında ve bundan sonraki üç kıssada daha aynen yer almaktadır. Nuh kıssası ve Lut kıssası dışında kalan diğer üç kıssada kurtulanlardan bahsedilmemesinin sebebi Nuh ve Lut kıssalarında belirlenen öznenin aynen devam etmesi sebebiyledir. Özneyi belirleme açısından Nuh ve Lut kıssaları diğer kıssalara kılavuz yapılmıştır. O sebeple aşağıdaki kıssalara "Onlar" zamiri yerine "Kurtulanlar" yazmayı yeterli görüyoruz.

 

Semud Kavmi

Onu yere yatırıp kestiler. Sonra da pişman oldular. Sonunda azap onları yakaladı. Bunda elbette bir ibret var. Ama onların çoğu/kurtulanların çoğu inanan kişiler değildi. (Şuara, 157-158)


Lut Kavmi

Bunun üzerine biz onu ve ailesini toplu halde kurtardık.
    
Ancak geridekiler arasında bir kocakarı kaldı.
    
Sonra ötekileri mahvedip batırdık. Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne de kötüymüş uyarılanların yağmuru!
    
Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu/kurtulanların çoğu müminler değildi. (Şuara, 170-174)


Eyke Kavmi

Onu yalanladılar; bunun üzerine o gölgelik gününün azabı onları yakalayıverdi. O, gerçekten büyük bir günün azabıydı.
    
Bunda elbette bir ibret var ama onların çoğu/kurtulanların çoğu inanan kişiler değildi. (Şuara, 189-190)

Toplumların helakının sebebi, zulme son verecek beyyinelerin başka bir ifade ile bilginin reddedilmesidir. Helak olanlar da aklı başında herkesin anlayacağı kadar açık olan beyyineleri/bilgiyi reddeden cahil ve zalimlerdir.


B.Peygamberler toplumda hat safhaya ulaşan zulme son vermek için gelirler.

Şimdi aşağıdaki ayetlere bakalım:

Halkı Düzelticiler olsaydı, Rabbin o kentleri/medeniyetleri zulümle helâk edecek değildi ya! (Hud, 117)

Küfre sapanlar kendi resullerine şöyle dediler: "Ya tam bir biçimde bizim milletimize dönersiniz yahut da sizi yurdumuzdan mutlaka çıkarırız." Rableri de onlara şunu vahyetti: "Zalimleri muhakkak helâk edeceğiz."(İbrahim, 13)

İşte sana bir yığın kent/medeniyet. Zulme saptıklarında onları helâk ettik. Onları helâk etmek için de bir süre belirlemiştik. (Kehf, 59)

Zalim olduğu için helâk ettiğimiz nice kent/medeniyet var ki, duvarları, tavanları üzerine çökmüş halde. Nice kullanılmaz halde bırakılmış su kuyusu, nice görkemli/süslü/bakımlı köşk var. (Hacc, 45)

Yaşayışı şımarıklık ve gösterişe yol açmış nice kenti helâk ettik biz.İşte yerleri yurtları! Onlardan sonra oralarda çok az oturuldu. Biziz vâris olanlar, biz. (Kasas, 58)

Senin Rabbin, memleketleri/medeniyetleri, ana merkezlerinde kendilerine ayetlerimizi okuyan bir resul göndermedikçe helâk etmez. Biz; ülkeleri/medeniyetleri, halkları zulme sapmadıkları sürece helâk etmeyiz. (Kasas, 59)

Sonra onlara verilen söze sadık kaldık da onları ve dilediklerimizi kurtardık.Ve israfa saplanıp haddi aşanları helâk ettik. (Enbiya, 9)

Yukardaki ayetler Kur'an'da kıssaları anlatılan helak oluşların kısa birer özetleridir ve tüm helakların ortak özelliğini anlatan ayetlerdir. Ayetlerde de görüldüğü üzere memleketlerin helak oluş sebebi zulümdür. Bir kısım ayette "Zulüm" kelimesi yerine "şımarıklık, gösteriş ve israf kelimeleri" kullanılmıştır. Bu da biriktirme ve istiflemeye dayalı düzenlerin toplumların helakına yol açan temel sebep olmasındandır. Toplumsal bakış açısına sahip olmayan bencil, bugünkü dilde söylersek kapitalist toplumlar, biriktirme ve istiflemeye yönelik toplumsal yapıları ile halkın büyük kısmını yoksulluğa mahkum etmekte ve bu suretle zulüm sergilemektedir.

Zulmü bir ana başlık altında ikiye ayırabiliriz:

1.İnsanın kendisine yaptığı zulüm.
A.İnsanın kendisine yaptığı zulüm (Bu zulüm iman içeriklidir).
B.İnsanın başkalarına yaptığı zulüm (Ahirete dönük yanıyla bu zulüm de kişinin kendisine yaptığı zulümdür. Ancak zulmün yeryüzünde sonuç doğurması ayrı bir husus olduğundan bunu ayrı bir başlıkta ele alıyoruz).

İnsanın yeryüzünde Allah'a inanmamak gibi bir hakkı vardır. Bu hakkı başta "Dileyen iman etsin, dileyen etmesin" (Kehf, 29) ayeti olmak üzere birçok ayetten alır. Bu anlamda kişi kendisine zulmedebilir; buna hakkı vardır. Ancak insanın yeryüzünde FESAD ÇIKARMAK/BOZGUNCULUK ETMEK, ZULÜM ÜRETMEK, ZULME AKTİF YA DA PASİF (sessiz kalmak suretiyle) DESTEK VERMEK, başkaları acı çekerken yan gelip yatmak gibi bir hakkı yoktur. Neden? Çünkü her insanda doğuştan iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden ayırma bilgisi/furkan vardır. Bu bilgiye sahip her insan iyiden, doğrudan ve güzelden yana tavır alarak bozuk olanı DÜZELTMESİ VE ZULME SON VERMESİ GEREKTİĞİNİ BİLİR. Kişi zulmetmemesi gerektiğini BİLDİĞİhalde zulüm yaratıyorsa; yine furkan bilgisine sahip iyiden, doğrudan ve güzelden yana tavır alanların düşmanıdır. İşte Allah yeryüzünde, ister inansın ister inanmasın iyiden, doğrudan, güzelden yana BİLGİSİ ile hareket edenlerin yanında, bu bilgiyi örten cahil ve zalimlerin karşısında yer alır.

Kur'an'ın hiçbir yerinde "Bana inanmadıkları için helak ettim" ya da "Beni inkar ettikleri için helak ettim" ifadeleri yer almaz. Toplumlar zulümde hat safhayaulaştıklarında kendilerine gelen beyyineleri reddetmeleri sebebiyle helak olurlar.

1400 yıldır "Allah inanmayanları helak etti" diyorlar. Bu söylencenin kaynağı da "Biz iman etik DİYENLERDEN" başkaları değil. "İman ettik DEYİP" kendini kurtardığını zanneden, her fırsatta imanını bir kırbaç gibi kullanan bilgiden nasipsiz bir cehalet güruhu, yeryüzünde fesad/bozgun çıkarıyor. Kesiyorlar, öldürüyorlar, kan döküyorlar, çalıyorlar. Bu güruhun 1400 yıldır kendine bayrak yaptığı söylem de "İslam ümmeti iman birliği" söylemi. Cehalet ve zann kuyusunun zifir karanlığında kör olmuş bu güruha gereken cevabı bilgi sahipleri verecektir.

İster inansın ister inanmasın yeryüzünde iyiden, doğrudan ve güzelden yanaBİLGİSİNİ ortaya koyan herkes ile BİLGİ TOPLUMU İÇİN kolkolayız.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol